31.3.09

kaka >< gerrard


kaka dünyanın en büyük orta saha oyuncularından. ama bu büyüklüğünün sadece ayaklarına bağlı olmadığını her seferinde gösteriyor. en çok da açıklamaları ile.

en başta paraya rağmen manchester city'e gitmeyerek gönül almıştı. endüstriyel futbol denen olguya verilen en sağlam cevaplardan biriydi bu. şimdi de alçakgönüllü bir tavırla steven gerrard'ı övmüş;

- bana göre gezegendeki en muhteşem oyuncu steven gerrard. komple bir futbolcu. illa bir üçlü tamamlamam istenirse yanına cristiano ronaldo ve lionel messi'yi eklerim.

iki maç sonrası "2 gol daha atarsam kimbilir beni kimler ister" diyen sercan umarım okur bu yazıyı.

mesire yeri


evet ispanya milli takımı'nın bugün yaptığı antremanın tamamı açık taraftar ve basın mensuplarına. del bosque kendini sağlama almasının yanına eski türkiye günlerini de ekleyince böyle bir karar almış.

an itibari ile devam ediyor. yani mecidiyeköy civarında olanların hala bir şansı var hayallerini kanlı - canlı görebilmek için.


işte o liste


panik yapmayın yeni ergenekoncular değil açıklayacağım. dünya sathında en çok kazanan futbolcular. onlar kazanıyor, biz çenemizi yoralım.

1. David Beckham (Milan): £30.1m
2. Lionel Messi (Barcelona): £26.6m
3. Ronaldinho (Milan): £18.2m
4. Cristiano Ronaldo (Manchester United): £17.02m
5. Thierry Henry (Barcelona): £15.82m
6. Kaka (Milan): £13.07m
7. Zlatan Ibrahimovic (Inter): £13.03
8. Wayne Rooney (Manchester United): £12.56
9. Frank Lampard (Chelsea): £12.10
10. John Terry (Chelsea): £10.89

kore'nin iki yakası


kore'nin iki yakası bir türlü bir araya gelmedi. siyasi yelpazenin iki ayrı kanadında durmaları birini kapitalist dünyanın cazibe merkezi haline getirirken diğerini mahallenin kötü çocuğu yaptı. tabii bunda kuzey kore yönetiminin komünist yapılanmayı fazla ileri götürüp bir dikta yaratması da etken. neyse bu kadar siyaseti karıştırmak yeter spora. asıl konumuza yani futbola dönelim.

kuzey kore çok uzun bir zamandan sonra kendisini dünya kupası potasında buldu. şu an gruplarında ilk sıradalar 10 puan ile. son olarak b.a.e'yi 2-0 ile geçtiler. güney kore ise yukarıdaki kardeşinin hemen ardından 8 puanla geliyor. ve yarın öğle saatlerinde bu iki takım karşı karşıya gelecekler. olayın tüm dünyayı ilgilendiren tarafı ise yine maalesef ki siyasi. maç kuzey kore'nin yapacağı nükleer denemeden hemen önce yapılacak.

kuzey kore zaman zaman gelen birleşme tekliflerine "hayır" diyip organizasyonları evden seyretmişti. şimdi kendi ellerinde, kendi yarattıkları fırsatla kendilerini tüm dünyaya kanıtlamaya çalışıyor. maç beraber biterse kore'nin iki yakası da üzülmez. ama kuzey taraf kazanırsa bambaşka bir yola girilecek.

az kaldı, bekliyoruz.

genç giovinco


uzun süreden sonra italya ligi seyretmek için bir sebebim var artık. adı giovinco. ele avuca sığmıyor, yaş haddinden emekli olmak üzere olan juventus'un kanatlanmasını sağlıyor. bir nev-i italyan arda'sı. ama arda'dan çok daha hızlı. bir de arda'dan daha profesyonel konuşuyor;

- 15 sene boyunca yedek kulübesinde oturmaya niyetim yok. tabii ki juventus'tan ayrılmayı istemiyorum ama dediğim gibi yedek kulübesinde de 15 sene oturamam.

bu konuşma türkiye'de genç bir oyuncu tarafından yapılsaydı ne olurdu? medya taşlardı en başta. sonrasında kadro dışı kalır, paf takımı ile antremanlara çıkmaya başlardı. en sonunda da bir ikinci lig takımına kiralanırdı. ama giovinco hala juve'de.

ha bir de semih bu konuşmayı bir kaç sene önce yapsaydı hala genç semih denir miydi kendisine?

o da ayrı tartışma konusu.

perez şov başlıyor mu?


maicon'un menajeri açıklamış;

- real madrid maicon ile ilgileniyor. oyuncumun 2011 yılına kadar sözleşmesi var ama ne olacağı belli olmaz.

perez daha başa gelmeden los galacticos 2010 için çalışmalara başlamış gibi.
bu fotoğraf tekliften hemen sonra çekilmiş diyorlar. valla ben şu surat şeklinin yalancısıyım.

lütfen beni kovmayın - 2


bu sefer açık açık kovmayın diyen yok ama ima çok belli. bu imayı yapan da ancelotti. biliyorsunuz milan bu sene yaptığı yatırıma rağmen ligde istediği konumda değil, favorisi olduğu uefa kupasından ise çeyrek finale varamadan elendi. tüm bunların ardından da milan yönetimi eğer ki takım şampiyonlar ligi potası dışında ligi bitirirse ancelotti ile yollarını ayıracaklarını söylemişti.

tüm bunlar olurken ancelotti'nin adı chelsea ile anılmaya başladı. spekülatif bir hareket gibi gelmekle beraber olabilirliği de var bunun. ama ancelotti kapıyı kapamış;

- chelsea takımına gitmeyi istemiyorum. isteğim milan ile devam etmek.

çok enteresan şeyler oluyor son zamanlarda.

30.3.09

lütfen beni kovmayın


bu sözler bundan iki sene evvel chelsea'ye sansasyonel bir şekilde gelen florent malouda'ya ait. sene sonu gönderilmesi düşünülenler arasında olduğunu öğrenince böyle seslenmiş yöneticilerine ve sözleşmesi bitene kadar kalmak istediğini söylemiş.

ilk geldiğinde "bu kadar para ettiğimi bilmiyordum" diyecek kadar cool olan bir futbolcuyken şimdi yalvarır duruma geçen bir adama dönmüş.

çok dramatik bir durum. özellikle malouda seven benim gibiler için.

mourinho - manu?


sene sonu büyük bir olayla karşı karşıya gelebiliriz. söylentiye göre sene sonu efsanevi menajer alex ferguson ceketi asacak. o ceketi giyecek kişinin ise jose mourinho olduğu konuşuluyor. zaten ara sıra italya'da memnun olmadığını ve ingiltere'ye dönmek istediğini söylemişti kendisi. hatta manchester'in ufak ve zengin çocuğu city kendisini istemişti. ama o belli ki büyük kardeşi gözüne kestirmiş. söyledikleri manidar;

- ben manu'ya hayır demedim. zaten kim manu'ya hayır diyebilir ki?

arada da tribünlere oynamış;

- ferguson'un emekli olması için bir sebep göremiyorum. umarım devam eder.

ince bir geçiş için güzel hazırlıklar bunlar. bekleyip göreceğiz.

iyi futbolcu iyi teknik direktör denklemi


her iyi futbolcu iyi bir teknik direktörlük performansı sunamıyor maalesef. hagi yarattığı efsaneyi teknik direktörlükte sürdüremedi. donadoni italya milli takımı'nın başında sayılı gün kaldı. klinsmann hep tartışılıyor ve koltuğu kaybetmesi an meselesi. sanchez ise almeria ile bir şans daha arıyor kendisine.

bunlara şimdi iran'ın efsanevi oyuncusu ali daei katıldı. son dünya kupası eleme maçında kendi sahasında suudi arabistan'a 1-2 yenilince görevden alınmış kendisi.

demek ki sahanın dışından görülen her zaman saha içi kadar net olmuyor.

afrika'nın heysel'i


bu sefer haber kötü. malawi ile fildişi sahili arasında yapılan maç sırasında yıkılan duvar yüzünden çıkan izdihamda 22 kişi öldü 60 üzeri yaralı var. stad sorumluları suçu birbirine atsa da asıl olayın stadın 33.000 kişilik olmasına rağmen 60.000 kişiye açılması gibi gözüküyor. yetkililer soruşturma açmış ama giden canlar geri gelmeyecek tabii ki.

ha bir de hala skor ne diye düşünen hastalar varsa diye yazıyorum.

fildişi 5-0 kazanmış maçı.

del bosque'nin tavşanları


madrid'den beklediği sonuç ama beklemediği bir performansla çıkan ispanya milli takımı teknik direktörü del bosque şapkadan tavşan çıkartamaya hazırlanıyor. tavşanların adı ile albert riera ve david silva.

belli ki türkiye'de kontraatak oynamaya niyetli ispanya. tabii bu şu an için bir marca iddiası durumunda. ama olması da yüksek ihtimal.

bakalım bizden bir ya da bir kaç tavşan çıkacak mı?


29.3.09

ispanya: 1 türkiye: 0


arda, tuncay ve nihat. bu üçlü beklenenin çok altında performans sergileyince zaten az olan galibiyet şansımız tamamen sıfırlandı. bir de maçın başlarında nihat, semih ve arda ile yakaladığımız pozisyonları da harcayınca bir karambol topuyla maçı kaybettik.

aslına bakıldığında pek futbol oynamadı gibi gözüktü ispanya. ama o kadar çok pas yapıp o kadar fazla yordular ki bizimkileri 60. dakikadan sonra yürüyecek hali bile kalmadı futbolcuların. hayalkırıklıkları kadar ümit verenler de vardı. mesela emre aşık, mesela hakan balta, mesela gökhan gönül ve mesela volkan demirel. bir de dalga geçilmesi farz olan bir adam vardı onur mücadelesi yapan. ibrahim üzülmez. önünde oynamayan arda yüzünden ramos ile çok savaştı. ama yaş 35, teknik sınırlı olunca bir yere kadar devam etti bu. bir de en başından beri istediği madrid çayırına çıkmanın heyecanı var tabii.

sonuçta beklenen oldu ve ispanya kazandı. ama beklenmeyen bir azim ve hücum tavrı gösterdi milliler.

1 nisan günü bir şaka yapabiliriz belki.
tabii performans beklediğimiz yıldızlarımız bize bir şaka yapmazsa.

28.3.09

ve action


İSPANYA:

Casillas

S.Ramos Albiol Pique Capdevilla

Cazorla Senna X.Alonso

Xavi

Torres D. Villa


TÜRKİYE:

Volkan

G. Gönül Emre Aşık H. Balta İ.Üzülmez

Tuncay Aurelio E. Belözoğlu Arda

Semih Nihat

evet kadrolar böyle. o bunu tutar mı, şu ne yapar cümlelerinin zamanı değil.

amansız olun, aman vermeyin.

ha bir de aman fark yemeyin.

chelsea'nin post kalli'si: guus hiddink


gittiği takımı ayağa kaldıran bir adam. zamanında fenerbahçe kendisini yerle bir ettikten sonra hep aynısı oldu. milli takım, kulüp takımı demeden ayaklandırıyor tüm takımları.

o geldiğinden beri yaptığı 8 maçın 7'sini kazandı chelsea. juventus'u eleyip çeyrek finale çıktı şampiyonlar liginde. bu arada rusya doludizgin gitmekte. az önce biten maçta azerbaycan'ı 2-0 yendiler.

tabii iş böyle olunce cech ve ballack boş durmayıp hemen yönetime başvurdu "bu adamı elimizde tutalım" diye. hiddink bu isteğe eskisi kadar soğuk olmadığını gösterdi. evet seneye teknik direktör olarak değil ama teknik danışman olarak kalacakmış chelsea'nin başında. bir nev - i post kalli durumu.

bakalım kulübeden çıkıp locaya girince devam edecek mi bu rüya?

27.3.09

ispanya vs turkiye

- turkler hizli oynuyorlar. ozellikle arda, nihat ve tuncay'a dikkat etmemiz lazim. kalemizi iyi savunmaliyiz. sergio ramos

- favori oldugumuzu biliyoruz ve bu bizde baski degil ozguven olusturuyor. - xavi hernandez

- turkiye'ye yenilme ihtimalini aklimiza getirmiyoruz. - llorente

bu sozler an itibari ile devam eden ispanyollarin basin toplantisindan. 

geri sayim devam ediyor.

26.3.09

bulent uygunsuz


zirve havasi herkese iyi gelmezmis. bazilari oksjen sarhoslugu denen bir problem yasarlarmis. bunu ben yasamadim aa yasayanina rastladim pek cok futbolsever gibi. 

bulent uygun enteresan aciklamalar yapmaya devam ediyor. bir ara kafayi arsene wenger'e takmisti. "gelsin delikanliysa benim takimi yensin" falan dedi. sonrasinda yikip viran eyledigi yedek kulubesi hakkinda "kacakti" diye espri dolu bir yorum yapti. en sonunda ise "istanbul'da laila var sivas'da ise la ilahe illallah" diye buyurmus kendileri.

hakikaten daha ne demeli ki?

subhaneke dinimiz amin.

25.3.09

ramos bana güvenmiyor


bu söz de rafael van der vaart adlı arkadaşımızdan. büyük umutlar ve tabii ki real madrid'e yakışan büyük paralar ile ispanya'ya gelen van der vaart beklediğini bulamadı bu takımda. schuster zamanında özellikle ilk geldiği zamanlarda önemli işler yaptı hatta golleriyle sivrildi. ama daha sonrasında parça parça kayboldu. bu kayboluşu da bir güven bunalımına bağlamış.


bu kadar basit mi herşey o biraz tartışılır. vatandaşı huntelaar sanırım ondan daha beter zamanlar geçirdi ama şimdi attığı 8 golle kendini kanıtlamış durumda. hatta gitmekten bahsettiğini bile hatırlarız huntelaar'ın geldikten 2 ay sonra.


sanırım van der vaart biraz da dönüp kendine bakmalı. küçük hamburg'un büyük kralı olmak ile real madrid'in askeri olmak arasında ciddi fark var çünkü.

gidelim buralardan


bunu herkes söyleyebilir ama bir adamdan gelmez diye düşünüyordum ki o adam da en sonunda patlamış. evet guti real madrid'den ayrılmak istediğini açıklamış. derdinin premier ligde oynamak olduğunu da eklemiş.

bunu duyan premier lig ekipleri boş durmaz gibi. özellikle tottenham'ın şimdiden nabız yokladığına dair haberler var.

olmasaydı şaşardım zaten.

noter lincoln


hayır bülent korkmaz'dan sıkılıp noterliğe başlamadı tabii. bugünkü idmana noter getiriyor galatasaray lincoln'ün kaçaklığını belgeleyip ceza verebilmek için.


en son mali kurulda alacakla - verecek arasında ciddi bir fark çıkmıştı. sanırım bülent hoca ile anlaşıp tüm mali sıkıntıyı lincoln üzerinden aşmayı deniyorlar. bu gidişle başarılı olacaklar gibi gözüküyor.

hayallerim aşkım ve milan

kanoute fantastik bir sezon yaşıyor yine. son hafta ağları 3 kez sarstı. milan'ın kendisi istediği ne zamandan beri konuşuluyordu ama buna cevap vermemişti bu zamana kadar. en sonunda dayanamayıp ağzındaki baklayı çıkardı malili oyuncu;
- milan'da oynamanın hayali bile güzel.

sanırım mesaj gerekli yerlere özellikle galliani'ye ulaşmıştır. mazisi en fazla yedek olmasına yarayan shevchenko ve 300. golüne ulaşmasına rağmen yaş haddinden emekli olma zamanı gelen inzaghi yerine bu kadar istekli ve formda bir golcüyü almak isteyecektir milan.

sanırım buna en çok da genç pato sevinecek.

saçmalamak güzeldir


luca toni italya milli takımı kadrosunda değil malum sakatlığından dolayı. fakat bu sakatlık onun adeleleri kadar beynini de etkilemiş olacak ki talihsiz hatta faşizan bir açıklama yapmış. açıklama amauri hakkında;


- amauri'nin italya milli takımında oynaması çok saçma. di vaio gibi bir oyuncu var ve kendisinin bir pasaport sorunu da yok.


tüm bunların üstüne legrotaglie'nin yaptığı saçma açıklama da eklenince italya'nın havasında bir problem olduğunu düşünmeye başladım açıkçası.


mussolini hortlamış sanırım bir yerlerden.

24.3.09

beraber ve solo şarkılar


lincoln iki günlük tatil için 6 bavul ve kız arkadaşıyla yollarda. ne zaman döneceği kimse tarafından bilinmiyor ama yakın zamanda kokusu çıkacak.


bizim insanımız enteresan. fazla yetenekli olana gıcık olmakta üstümüze yok. özel yetenekli olanların bazı sevimsiz davranışları olabileceğini aklımıza getirmiyoruz çoğu zaman. özel yetenekleri olanların özel okullarda okuduklarını unutuyoruz. einstein'e öğretmenlerinin gerizekalı muamelesi yaptığı gibi biz de onlara normal oyuncu muamelesi yapıyoruz. kendi sıradanlığımızı onlara yaklaştırmak yerine onları kendimize çekiyoruz.


hitler sigara yüzünden dayak yediği için atıldı kiliseden ve ondan sonrası malum. bu iş biraz ona benziyor.


lincoln'ü dövüyoruz devamlı. paramızla dövüyoruz, manasız gururumuzla dövüyoruz. ondan sonra da kendisinden performans bekliyoruz. ama o performansını müzik yaparken sevdiklerinin yanında gösteriyor. bize de mehmet güvenli günler kalıyor.


iyi tatiller lincoln. görüşürüz bir sami yen gecesinde eğer geri gelirsen.

22.3.09

barcaladı: 6-0


bu da ne çok kullanılan ne ve gereksiz bir başlıktır di mi barcelona için. ama hakikaten denecek başka bir şey bırakmıyorlar bazen lügatta. ki bugün de onlardan biri. sahalarına gelen zavallı malaga takımına da acımadılar ve barcaladılar 6 golle. eto'o 2 tane salladı, geri kalanları henry, xavi, messi ve alves yolladı karşı kaleye.


real yarıları kadar atıp takibe devam demiş ama yakalamaları düşük ihtimal gibi geliyor. çünkü katalanlar hakikaten kısa bir duraklama sonrası hem rekora hem de şampiyonluğa barcalayarak gidiyor.

ya bi git!


galatasaray 10 kişi kalan eskişehirspor'a karşı kendi sahasında mağlubiyeti korumak için harry kewell'ı çıkartıp yerine mehmet güven'i alıyor. bu sırada lincoln devre arasında ısındırılmamış bile.


eskişehirspor galatasaray'a deplasmanda 9 kişi ile gol atıyor ve galatasaray buna karşılık veremiyor. eskişehirspor iki maç toplamında galatasaray'a toplamda 5 gol atıyor.


maç boyunca dert sadece sağ kanattaymış gibi devamlı o taraftaki adamlar değiştirilip hayattan vazgeçmiş nonda ve ümit'ten medet umuluyor.


sonrasında da galatasaray'ın bu ligde şampiyon, avrupa'da finalist olması bekleniyor. biz de bu yalana inanıp lig tv'ye üyelik yaptırıyoruz ya da sigara dolu kahve köşelerinde puslu bir şekilde takımı izlemeye çalışıyoruz 90 dakikası 5 liradan.


ya hakikaten bi gidin allah aşkına.

önce o dili içeri sok!!


kavga başlatıcı cümleler içine henüz girmese de her an girebilir bu başlık. çünkü galatasaray ve schalke taraftarları aportta bekliyor.

şaka bir tarafa paulo guerrero çıldırdı. galatasaray'a beş dakikada iki gol attıktan sonra az evvel biten maçta schalke takımına hem de yine deplasmanda aynı tarifeyi uyguladı. tabii sami yen'den alışık olduğumuz o dil de çıktı piyasaya.

bu sefer olic de yoktu partner olarak. bakalım nereye kadar böyle iki saymaya devam edecek kendisi.

yalnız yürüyecekler; liverpool:5 aston villa:0


maç başlamadan önce sormuştuk yalnız yürümeye niyetleri var mı diye. varmış. en azından steven gerrard tek başına yürüyeceğini belli etti hat - trick yaparak.

maçın başlamasıyla kuyt 1-0 yaptı maçı daha 8. dakikada. sonrasında pepe reina albert riera'ya asist olacak bir degaj yaptı ve 33. dakikada maç 2-0 oldu. sonrasında ise kaptan çıktı ortaya. ikisi penaltıdan attığı 3 golle maçı bitirdi. ama bitiremeyenler de vardı maçı. bunlardan biri de ikinci penaltı pozisyonunda kırmızı kart gören eski galatasaraylı brad friedel.

sonuçta taraftarı yalnız yürütmeyecek elbette ama kırmızılar ligde yalnız kalmaya kararlı. özellikle de büyük kaptanları.

10 yıllık hasreti dindiren adam: erik gerets


evet marseille bir günlüğüne bile olsa, maç fazlasıyla bile olsa 10 yıl sonra fransa ligue 1'in zirvesinde. nantes karşısında alınan 2-0'lık galibiyet sonrası kazanılan liderliğin ardından yaptığı konuşmada da farkını farkettirmiş kendisi;


- Şampiyonluktan bahsetme cesaretine sahibim. Zirvedeki rakiplerimizin; şampiyonluğu fazla önemsemediklerini duymak beni güldürüyor. Kendimizi zirvede görmek sevindirici ancak bu son kez olmayacak. lyon'un pazar günü kaybedeceğini zannetmiyorum ve 1 puan önümüze geçip liderliğe yükseleceklerini düşünüyorum."


hakikaten galatasaray neden göndermişti bu adamı? ha evet başarısızdı di mi? tabii haklılar. inamotoların olduğu bir kadro nasıl başarılı olamaz ki?

you will walk alone


bu başlık da ne demeyin. eğer ki liverpool bugün saat 18.00'de aston villa ile oynayacağı maçı kazanırsa şampiyonluk yarışında tek başına yürümek için büyük bir avantaj sağlayacak. 2 sezon sonra ilk kez iki lig maçında üst üste yenilen manu ve tottenham'a modric'in penaltısıyla boyun eğen chelsea bu hafta kırmızlar için çalıştı.

bakalım yalnız yürümeye niyetleri var mı? göreceğiz.

roma:1 juve:4


zaten o kadar sakat sonrası başka bir sonuç da beklenmiyordu. iaquinta (2), mellberg ve nedved'e loria ile cevap verebildi roma.


bu sene sonunda futbolu bırakacak olan nedved attığı golle neden dedirtti açıkçası. herkes oynuyor, senden önce bırakacak bir dolu adam var. ama o bilir işini. bir diğer enteresan adam da iaquinta. 2 hafta önce golü attıktan iki dakika sonra kırmızı kart görüp daha 15. dakikada 10 kişi bırakmıştı takımını ama bu sefer attığı gollerle galibiyeti getiren adam oldu.


ranieri ve emektarları 4 puan arkasında inter'in. roma ise sene başında gördüğü düşme korkusundan uzak ama şampiyonlar ligi rüyası da bu maç sonrası fazla flu gibi.

alma beckenbauer'in ahını...


hoffenheim'a bir şeyler oldu. ilk yarı fırtına gibi esen takımın yerinde yeller esiyor şimdi. önce saçma sapan bir hazırlık maçında ibisevic'i kaybettiler. sonrasında bel bağladıkları salihovic sakatlandı. dün oynanan maçta ise defanslarının bel kemiği olan jaissle ve idertsberger'i yitirdiler.

son 6 maçta 5 beraberlikleri var ve ilk yarıdaki golcü kimlikleri tamamen silinmiş durumda. ilk puan kayıplarından sonra teknik direktörleri ragnick suçu takım ve medyaya atıp futbolcularının yoğun ilgiden dolayı kendilerini popstar gibi hissetiklerini ve artık onlar için önemli olanın sevgililerine alacakları çantaları olduğunu söylemişti.

ama durum biraz daha farklı sanki. makina gibi işleyen takımın dişlileri tamamen kırılmış durumda. bakalım nereye kadar devam edebilecekler.

valla bu beckenbauer'dan korkulur.

become a legend

17 yaşında mahalle arasında oynarken lecce keşfetti beni. gel dedi bizde oyna. biz sana istediğin kapıları açarız. bıraktım anayı - atayı kartal'da o zamana kadar hiç bilmediğim italya yollarına koyuldum. galatasaray'a transfer olamamak koymuştu biraz ama en azından lecce'nin renkleri de sarı kırmızıydı. hoca ile tanıştık, takım arkadaşları ile kaynaştık. daha nefes almama izin vermeden "hadi koş antreman maçı var" dediler. vay be dedim. demek ki avrupa'da işler hakikaten başka işliyor. as takıma karşı yedek takımın forveti olarak oyuna başladım. çok pas bekledim, kolum havada gezmekten bir hal oldum ama en fazla iki pas aldım. onu da alır almaz kaptılar ayağımdan. şut bile çektirmediler bana. soyunma odasına gittim, arkadaşlarım sırtıma vurdu "iyiydin" diye. "sağolun" dedim türkçe. malum daha italyancam pek yok.

bir gün sonra bir maç daha var. çıktım maça. ama bu sefer bir - iki şut çektim. dağa taşa gitti ama olsun. kolumun havada olması bir işe yaramıştı en sonunda. sonrasında ise teknik direktörüm bana güvendi 18'e aldı. çok bekledim oyuna girmek için. kaç maç ısındım kenarda ama girmedim oyuna. hoca geldi yanıma "sakın küsme" dedi. "o kadar para verdin oyuna, bilgisayar da senin bilgisayarın. sike sike alacağım seni günü gelince" dedi. gülümsedim. hakikaten bu konuşma sonrası ilk maçta 70 küsürüncü dakikada oyuna girdim. bacaklarım titriyor, taraftar baskısı üzerimde. bir de daha 17 yaşındayım. bi bok yapamadık tabii. sonra kendi aramızda yaptığımız maçların birinde olmaz denen oldu. gol attım. ama o kadar büyük bir sevinme durumum olmadı. mağrur bir şekilde orta sahaya döndüm. bu halimi gören hocam daha fazla dayanamadı ve beni ilk 11'de oyuna sürdü. ama yine olmadı. yine atamadım o golü. taa ki o muhteşem catania maçına kadar. işte o maç benim legend olma yolumdaki en büyük adımım oldu. bir korner kullanıldı. durmaksızın "d" tuşununa bastım. parmağım yara oldu ama değdi. top ağlarla sevişiyordu. "yapmayın aile var" dedim ama dinletemedim. "aman ne bok yerseniz yiyin" deyip taklalarımı atmaya başladım. sonrasındaki 4 maç falan suskun kalıp bir gol daha attım. artık başka bir yola girmiştim. ve o an geldi. transfer oldum. hem de ilk golümü attığım takım olan catania'ya. orada da yarım sezon durup beni çok isteyen udinese'ye gittim. yaşım henüz 18 olmasına rağmen italya'da seyyah olmuştum. yaldır yaldır geziyordum. bu sırada udinese bana çok yaradı. kendimi aştım. ama italyan futbolu sıkıyordu beni. 1.5 sezon sonrası utrecht'ten gelen teklifi kabul edip hollanda'ya gittim. orada da güzel günlerim geçti. ota falan takıldım arada. ama yakalanmadım. çok çakaldım. artık daha çok maçın adamı seçiliyordum. çalım bile atmaya başlamıştım. ama takımın hedefleri beni tatmin etmeyince yarım sezon sonra ajax'a transfer oldum. olmaz olaydım. klaas jan huntelaar yüzünden left wing forward oldum yetmedi amc yaptılar beni. güiza'dan daha duygusal bir yapım olmasa da öküz de değildim. orada da yarım sezon durduktan sonra hayallerimi süsleyen şey oldu. ingiltere'den beni istiyorlardı. isim hakkını alamayan konami yüzünden ilk başta tam anlamasam da daha sonrasında everton'a transfer olduğumu öğrendim. ingiltere benim aradığım yerdi. hemen 11 başladım ve legend olmak için en önemli hareketimi de bu takımda yaptım. pompeys'e - ki sonradan öğrendiğime göre porstmouthmuş bu arkadaşlar - karşı hat trick yaptım. her gol sonrası takla atmaktan başım döndü 70. dakikada çıktım. artık mutluydum ama hayat beni bir anda north london'a yani bildiğin arsenal'e yolladı. bu arada fatih terim'de beni artık milli takıma çağırmaya başlamıştı. yaşım 21 olmasına rağmen leyleği havada görmüş gibi takımdan takıma şahin uçurmaya devam ediyordum. milli takım ile nefis bir performans sergiledim. fatih terim sırtımı sıvazlayıp diğerlerine "utanın lan şu sübyan kadar olamadınız" dedi. gururlandım. sonrasında sabri ile emre beni bir köşede sıkıştırıp dövmeye kalktılar ama kafama takmadım. milli davadır deyip geçtim.ve en sonunda. london fc kod adıyla chelsea beni istedi. paranın esiri olmuştum. hemen north london takımını satıp oraya geçtim. tonla gol attım hatta avrupa'da yılın 11'ine seçildim yetmedi premier lig gol kralı oldum.

yaşım 24 ve yoluma devam ediyorum.şimdiki hedefim ispanya. kısfmet diyorum hayrettin edasıyla. ama bu yolculuk lecce formasıyla bitecek.

en başında dediğim gibi;

allah belanı versin konami.

tekke ve zaviye


çok önemli ispanya maçları öncesi kadromuz açıklandı. karşı taraf torres ve villa ile üstümüze gelecekken, biz batuhan ve mevlüt ile karşılık vereceğiz. başlık nahiyesinde kelime esprisi ile andığımız fatih tekke ise kadroda yok.

ha bu arada şu yazı yazılırken devam eden maçta 1-1 berabere giden maça girip 5 dakika sonra 2-1 yaptı durumu.

belki birine boğaz kesme işareti yapması gerekiyordur milli takıma girmek için.

kimbilir?

bülent korkar denizli korkmaz


galatasaray çok dramatik bir sonuçla elendi avrupa'dan. sakatlık falan ne derseniz diyin. bir takım bir avrupa kupası maçında 2-0'dan maçı 2-3'e getiriyorsa ortada bir sorun vardır.


harry kewell oynadı stoper mevkiinde kenarda semih kaya oturuken. bundan seneler önce kendisine yine bir avrupa kupası maçı öncesi güvenen mustafa denizli kadar olamadı bülent korkmaz. soyadına ihanet etti, hem semih'i hem hayalleri bitirdi.


kısa kollu t - shirt hayalleri de bir başka bahara kaldı.

wonderkid?!


giovanni dos santos ipswich town takımında artık. bundan bir buçuk sene önce henry'nin asisti ile golü atıp son golün pasını henry abisine vermişti. bojan krkic geçen hafta 2 gol atıp barcelona'yı ipten aldı, kendisi ise championship takımında.


kid tarafı sabit ama wonder olayı çoktan yalan oldu gibi sanki.

süper lig bize ters

mahalle takımı başkadır. hangi takımı tutarsanız tutun mahallenizde bir takım varsa ve bu takım amatör de olsa bir ligde oynuyorsa gidip takip edersiniz.

benim mahalle takımım biraz farklı. senelerdir sezonun ilk yarısında sıralamayı birinci lig - şimdiki adıyla süper lig - pozisyonunda bitirip sonrasında ise tebdil - i mekanda rahatlık misali olduğu ligde bitiriyor. 1999'du yanlış hatırlamıyorsam. ali asım balkaya ve necati ateş adanaspor'da daha yeni parlamaya başlamışken play off finalinin ilk yarısını 3-0 önde bitirip sonrasında maçı 3-3 bitirip uzatmalarda kaybetmişlerdi. o takımdan volkan demirel fenerbahçe'ye gidip kaleci oldu. servet çetin denizli yolunu tutup sonrasında fener ve galatasaray yolunu takip etti.

bu sene yine aynı şey. disiplinsiz yaftasıyla yaser yıldız galatasaray'a, para bahanesiyle iskender alın ibb takımına gönderildi. takımın tecrübe tarafını oluşturan levent kartop eski takımına döndü. arka arkaya puanlar kaybedildi ve takım yine süper ligin kendilerine ters olduğunu düşünüp ortalara bir yere yerleşti.

kartalspor bu kanser eden mahalle takımı. bakalım ne zamana kadar sınayacaklar sabırları?

ümit özat


biz karşı takım taraftarları şaşılığıyla dalga geçtik çocuk gibi. ama biz yaşımızı aldıkça o da çalışmasının ödülünü aldı. futbolunun en verimli döneminde yaban ellere gitti. hala konuşulan 6-0 olayında bir gol atıp bir gol attırdığı mondragon ile takımdaş oldu yetmedi kaptanlığını yaptı. sonra bir akşam kanal 24'ten seyredilen canlı bir maç sırasında yığıldı yere. en çok ağlayan ise galatasaray karşısında oynarken madara ettiği mondragon idi.


o futbolu bırakmayı hiç istemedi ama futbol onu bıraktı. biz onu üstüne yapışan bir roma formasıyla görmek istemiştik dalga geçmek için. ama kısmet işte. şimdi üstüne yapışan bir gömlekle köln teknik direktörü olarak görmek istiyoruz.


yeni hayatında başarılar kaptan.

wizard of oz


bu adamın içine daha doğuştan futbol ruhu üflenmiş. ama futbol etiğiyle beraber. daha profesyonel bile değilken oynamış stoperde. belki kendisi bile hatırlamıyor. ama tüm kariyerini bitirmek pahasına geçiyor o mevkiye dünyanın en delişmen forvetleri ile çarpışmak için.


gülüşü, hırsı, ahlakı. ezelden beri bir galatasaraylılık duruşundan bahsediliyorsa bu adam da fazlasıyla var hepsi. daha doğrusu bu adamda bir futbolcu duruşu var. keşke tüm galatasaray kendisine yaklaşabilse.

ibrahimovic bizi istemedi


ibra kadabra diyorlar kendisine ki dememeleri acaip olurdu. her iki haftada bir akıl almaz bir gol atıyor kendisi. neyse konumuz bu değil.


biliyorsunuz kendisi boşnak orjinli ama isveç milli takımı oyuncusu. boşnak milli takımında oynasa dengeleri değiştirebilirdi. hatta bosna milli takımı şu an yakaladığı dzeko, salihovic, ibisevic gibi oyuncularla dünya kupası elemelerinin en önemli figürlerinden biri olabilirdi. ama bunların hiç biri olmadı. ibra sarı forma altında mutlu.


ben duymadım acaba duyanınız var mı diye merak ediyorum. boşnak futbol federasyonu ya da teknik direktörleri tarafından bir kez bile duyuldu mu acaba ibra bizi istemedi, çağırdık ama gelmedi diye. yoksa sadece işlerine mi baktılar?


doğmak ve doymak arasında çok fark var. sanırım bir tek biz anlamıyoruz bunu. bakın boşnaklar bile bu kadar büyük kayıpları olmasına rağmen farkında.

freeedddooommmmmm


evet başlık bir acaip olmuş olabilir ama son zamanlarda seyrettiğim kocaelispor bana bu cümleyi söylüyor bağıra çağıra.

bir takım ligin yarısı bittiğinde sonuncu, takımdan kaçan kaçana; bir mehmet ali bey esprisi olan dobrowski takımın başında ama iki gün sonra yok. bir gün bir oda arkadaşıyla yatan ertesi gün başka biriyle uyanıyor. tüm bunlara rağmen başta underrated kelimesinin türkçe karşılığı olan taner gülleri ve arkadaşları şanlı bir direniş içindeler.

sene başında edgar davids gelecek demişti başkanları. şimdi en çok bu akıllarına geliyordur herhalde en başından beri bu takımda olanların.

duygusal çocuk guiza


cassio de souza soares lincoln'den hatta hakan şükür'den daha duygusal bir futbolcu.bu duygusal futbolcu siki de yeni çıktı başımıza. değişen futbol ile beraber yeni terimler de girmeye başladı hayatımıza. bunlardan biri de duygusal futbolcu. bunlar öyle futbolcular ki hayatta olan her türlü olumsuzluk bunların performansını etkiliyor. gazze'de ölen çocuklardan, komşunun ödeyemediği doğalgaz faturasına kadar her türlü olumsuzluk gol atmalarına, asist yapmalarına engel oluyor. aldıkları para umurlarında değil, taraftarın onlardan beklentisi gibi. sadece özel hayatları ve sonsuz duygusallıkları var içinde boğuldukları.biz alışık değiliz tabii ki buna. biz müjdat yetkiner, bülent korkmaz, recep çetin, hami mandıralı ile büyümüşüz. anaları babaları ölse maça çıkmalarına alışmışız. üç kuruş alsalar bile maça sonuna dek asılmalarını görmüşüz. hadi hep türk örnek vermeyelim. biz uche'yi de biliriz, babası öldükten bir gün sonra maça çıkan hagi'yi de. ha bir de kimsenin beğenmediği souleymanou'yu biliriz. hani şu an kayseri'nin kalecisi olan. hani yeni doğan bebeği öldükten hemen sonra maça çıkıp maç bitimi gözyaşları içinde arkadaşlarına sarılan.bunları hiçbiri duygusal değildir güiza, lincoln, hakan'ın yanında. bildiğin odundur hepsi. iş ahlakı hastalığına tutulmuşlardır. aldıkları paranın karşılığını vermek de önemlidir ailelerinin yanısıra. mesela souleymanou'nun ölen kızı önemli değildir nuria'nın kaprisleri yanında. ya da hagi'nin babasına döktüğü gözyaşları hakan'ın fethullah amcasına döktüklerinin yanında koca bir hiçtir.kısacası daniel gonzalez güiza çok duygusal çocuktur. elleşmemek lazımdır.

yeni bir futbol blogu

selamlar. bu memlekette herkes futboldan anlar, herkes teknik direktördür. ben de onlardan biri olayım dedim ve bu blog oluştu. yerli, yabancı liglerden haberler, yorumlar, maç analizleri vs. burada olacak.

hoşgeldim, hoşgeldiniz.