30.9.09

futbol aşkı başkadır

ay lav yu


üstteki yazıya tıklayın. gerisi size kalmış.

el clasico


55'i de burada kutlayalım


4 aydır bu takımın başında. hıncal uluç beğenmemeye başladı, rıdvan sallıyor, gürcan bilgiç daum ile kıyaslıyor. ve bu adam hala galatasaray'ın başında. ve bugün 47 yaşında. 


55'i de burada kutlayalım be frank. iyi ki doğdun, iyi ki buradasın.

şampiyonlar ligi'nde gençlerin gecesi


evet şampiyonlar ligi için bir gece daha geride kaldı. en başta yayıncı kuruluşu tebrik ediyorum buradan. bir dolu maç varken - ki içlerindeki bir maç barcelona'nın maçı - papatyam ve dublajlı prison break yayınladılar. gerçekten tebrik ediyorum.


gelelim maçlara. üzerine konuşulacak maçlar yoktu, üzerine konuşulacak oyuncular vardı. bunların en başında gelen ise jovetic. 20 yaşındaki karadağlı liverpool'u yıkan adam oldu floransa'da. kendisine verilen para tartışma konusu olmuştu en başta. ama şu maçla o tartışmaları tamamen kapattı. bir gecede değerine hatrı sayılır sıfırlar ekledi gibi geliyor bana.



dedik ya gençlerin gecesiydi diye. bunlardan biri de genç boşnak miralem pjanic. debreceni deplasmanında atılan 4 golün 2'sini asistleyen birini de juninho abisine nazire yapar şekilde serbest vuruştan kendisi ağlara bırakan bu genç yetenek juninho sonrası 10 numara arayan lyon'a aranan kan olduğunu gösterdi. galatasaray - lyon biraz benziyor galiba birbirine. buradan chao grey'e de bir selam edelim o zaman.



bir başka gençlik hareketi de camp nou'da yaşandı. süper kupa'yı getiren golü atarak dikkatleri üzerine çeken pedro ikinci yarının başında iniesta'nın yerine oyuna girdi ve golünü yazdı. bu gol kendisinin şampiyonlar ligi'ndeki ilk golü. son golü olmayacaktır. hatta barca işi erken bitirirse son iki maç kendisini 11 oyuncusu olarak görebiliriz. bu arada barca maçta çok kaçırmış. kiev'in ise tek bir karambolü var koca maç boyunca.


inter'i allah kurtarmış. özetler öyle gösteriyor en azından dominguez'in inter savunmasını paçavra ettiği golü mutlaka izleyin. onun dışında dünya kadar gol kaçırmışlar. direkten dönen topları da cabası. inter bir maçı kurtarmak için quaresma'ya kaldıysa bitmiştir o iş. evet ilk defa mourinho'yu bu kadar çaresiz gördüm. quaresma kurtarıcı olarak giriyor. aman diyim. iki puanı var inter'in. şanslarına grupta kapışacakları bir tane daha rakip yok. yoksa çok erken biterdi işleri.


bir başka genç marifeti de liege'den. standart liege'in türk kalecisi sinan bolat orta sahadan yaptığı asistle puanı getirdi uzatma dakikalarında. axel witsel kasabı hala oynuyor bu arada. şaka gibi.


arsenal tarihi farkı nikopolidis yüzünden kaçırdı. çakma george clooney inanılmaz kurtarışlar yapmış. ama bir yere kadar. sonradan oyuna giren eduardo'nun pasında van persie'nin tiplemesi rüyayı bitirdi zico için. arshavin ise kaçırdıklarına inat küfreder gibi bir gol attı topukla. çok daha farklı olabilirmiş ama maç. görüntüler öyle diyor.


urziceni - stuttgart loserlar maçı için konuşulacak tek şey zaman kaybı. 3 dakikalık özetine bile dayanılacak gibi değildi.


ve sevilla. glasgow deplasmanını güle oynaya geçtiler. 4-1 şahane skor. hele ki 2 dakikada yaşanan al gülüm - ver gülüm golleri süperdi. önce kanoute asistledi fabiano attı, iki dakika sonrası fabiano çıkardı, kanoute bitirdi. sevilla bu grubu güle oynaya bitirecek o belli.

28.9.09

hoşgeldin ibisevic


geçen sene 16 maçta 18 gol ortalaması yakalamışken talihsiz bir sakatlığa kurban gitti. devam edebilseydi hem hoffenheim daha yukarılarda olurdu hem de gol krallığı grafite'ye kalmazdı. ama en sonunda bu çılgın boşnak geri döndü. dün hoffenheim kendi evinde hertha'yı rezil ederken başrolde bu boşnak vardı. 20 dakika içinde yaptığı üçleme ile hem takımının ardı ardına kazandığı 4. zaferi müjdeledi hem de kendi dönüşünü cümle aleme belgeledi.

hoşgeldin vedad ibisevic. özlemişiz.

27.9.09

...


bugün tüm goller senden,
tüm asistler cennetten.
yanımızda olduğunu biliyoruz da 
keşke nevizade gecelerini seninle söyleseydik be alpaslan dikmen...


başımız sağolsun.

barcelona - real nereye kadar?


iki ayrı yakadan iki ayrı bakış. as baş sayfasına real madrid'i çıkarırken el mundo deportivo barcelona ile karşılık vermiş. başka bir şey olmasını düşünmek abesle iştigale girer zaten. liderden başlayalım.

hafta arasında bir gol daha atamayıp liderliği alamayan ve daha beteri benim güzelim iddaa kuponumu da yatıran real madrid bu hafta istediğini aldı. cristiano ronaldo geldiğinden beri beklenene karşılık veriyor. ama veremeyen iki adam vardı dünkü maça kadar. dün de onlar çıktılar piyasaya. benzema iki gol atarak üzerindeki ölü toprağını attı. özellikle kendisi ve takımının 2. golü gerçekten muhteşem. kaka ise milan günlerini hatırlatan çok güzel bir uzun menzilli yolladı kaleye. daha önce de söyledim. devreye bu iki oyuncu da girebilirse real çok çeşitlendirebilir hücum setlerini. benzema patlayıcı gücü inanılmaz olan bir forvet. ara toplarında beslemesi gereken baş adam ise kaka. bu ikili ronaldo'ya destek çıkarlarsa real barcelona maçları dışında pek zorlanmaz gibi.

barcelona ise kayıpsız gidişine devam ediyor. ibrahimoviç çok önemli bir oyuncu ama oyununu çok bariz bir şekilde yavaşlattı barcelona'nın. eto'o bir ara durak gibiydi barca ataklarında. kendisine gelen topu çok çabuk bir şekilde kanattan bindiren oyuncunun önğne atıp içeride öldürücü vuruş için yerini alıyordu. ama ibra öyle değil. topla oynamak istiyor, gösterişli yanlarını ortaya çıkarmaya çalışıyor. bu da hızlı hücum yapmaya çalışan barcelona'nın hızını kesiyor. tabii ki gol attığı sürece sorun yok ama ilk tıkanmada bu daha sesli olarak tartışılacak. pique ise hafta içi sonrası hafta sonu da üretime devam etti. bu arada iki golün asisti de gerçekten muhteşem. ilk golde messi, ikinci golde xavi muhteşem asistlere imza attılar.

bu ikili uzun süre sonra özlenilen el classico'ya doğru gidiyorlar. şimdiden heyecanlanıyor insan.

lionel messi


işte premier lig bu


bu hafta premier lig enteresan maçlara sahne oluyor. en başta chelsea'den başlamak lazım sanırım. yenilmezlik ünvanlarını bu hafta wigan deplasmanında kaybettiler. drogba ile öne geçmelerine rağmen wigan karşısında 3-1 mağlup olmaktan kurtaramadılar kendilerini. ama burada suçu her ne kadar sevmesem de ancelotti'ye atamayacağım. çünkü ortada biyik bir penaltı hırsızlığı ve verilen haksız bir kırmızı kart var. maç 1-1 giderken wigan olmayan bir penaltı kazandı, yetmedi cech kırmızı kartla oyun dışında kaldı. yerine geçen hilario ve bozulan oyun düzeni sonrasında da wigan galibiyeti geldi. tabii ki ne olursa olsun chelsea gibi bir takımın bir b planı ve mutlaka iyi bir ikinci kalecisi olması gerekir. olmayınca sonuç böyle olabiliyor işte.


manu işleri yoluna koydu gibi gözüküyor ama bu hafta o kadar da kolay kazanamadılar. maçı getiren adam ise son haftaların superman'i ryan giggs. maça girdiğinde maçın bitmesine yaklaşık 35 dakika vardı. önce fletcher'in nefis pasını berbatov'a asistledi, sonrasında ise bir duran topa hayat verip o'shea'ye golü attırıp maçı bitirdi. bu seneye inanılmaz başladı. ama iyi profesyonel olunca bunlar normalleşiyor tabii ki gözde. maçın en önemli tarafı ise manu'nun liderliğe oturması. wigan'dan alınan valencia gol kaçırarak saç -baş yoldurmuş olabilir ama eski takımı bu büyük kıyağı geçti manu'ya. tuncay ise beğendiremedi bir türlü kendini yine 72. dakikada girdi oyuna. takım tepetaklak gidiyor ve tuncay buna rağmen bir opsiyon olamıyor stoke city'de. enteresan bir o kadar da acı.


liverpool bildiğimiz gibi. inanılmaz sıçramalar ve inanılmaz düşüşlerle devam ediyorlar bir kez daha. bu hafta hull city'ye patladılar. patlamanın başında ise el nino vardı. torres birbirinden güzel gollerle oluşturduğu üçlemesi ile maçı getiren adam. oldu. diğer goller ise babbel, gerrard ve riera'dan. özellikle kaptanın golünü seyretmenizi öneririm. başkası olsa orta yaptı içeri girdi derdim. ama işin içinde kaptan olunca o top bilerek içeri vurulmuştur usta. başka yolu olamaz. hull golü ise yeni iki yıllık anlaşma yapan geovanni'den.


tottenham bir başka dengesiz takım. iyi başlayıp liderlik yaptıkları ligde 2 maç kötü gittikten sonra burnley'yi beşlediler. burnley kendini aşıyor. dışarıda oynadıkları maçlarda gol atamadılar bu sene. chelsea'ye 3-0 yenildikten sonra liverpool'a 4-0 kaybettiler. şimdilik pik noktaları ise 5-0'lık bu maç. keane biri penaltıdan 4 gole imza attı ve haftanın başrolünü el nino'dan kaptı. bir gollük katkı ise jenas'tan. burnley yolcu gibi bu arada. bu kadro ve bu anlayışla işleri çok zor.

poompeys kötü gidişe devam ediyor. ama onları suçlayamam bu maç sonrasında. everton'ın gol dışında atağı yok. porstmouth'un ise çizgiden çıkarılan 3, direkten dönen bir topu var. ama bu maalesef gerçeği değiştirmiyor. en kötü başlangıç rekorlarına her hafta yeni bir halka ekleniyor. ama bu oyun birine fena patlamalarına sebep olabilir. ki olacaktır da.

23.9.09

konsantrasyon


racing: 1 - barcelona: 4


barcelona çılgın atmaya devam ediyor. 4. hafta, 4. galibiyet. ve bu galibiyet ilk iki galibiyet gibi kör - topal da alınmadı. 20 ile 27. dakikalar arasında esen fırtına 3 gol getirdi. messi'nin iki golü de muhteşem. özellikle ikinci golü klasik bir pes golü. ibra inter günlerindeki rüya gollerden atmasa da üretime devam ediyor. 4 maçta 4 gol attı. pique için alex ferguson ne düşünüyor bilmiyorum ama kaçan balık hakikaten büyük oluyormuş. bir golü de kendisi attı. attığı gol sonrası racing taraftarı bir kızın ağlaması yansıdı ekranlara. bu kadar ah almakla ne kadar giderler bilinmez tabi...

şaka bir yana barcelona aldı başını gidiyor. madrid arkasına takılacaktır bu maç sonrası. bilbao ise bakalım hangi haftadan sonra düşmeme hesapları yapmaya başlayacak.

bekleyelim, görelim.

22.9.09

kasımpaşa: 1 - galatasaray: 3


bu maç için konuşulacak laf yok. ilker meral ayarın allahını aldı bu ikiliden. olay budur.

21.9.09

kimsin sen?


maçı katletmeye çalışan
en az 3 penaltıyı atlayan,
atılan bir golü yiyen,
aynı pozisyon için kasımpaşa'ya atış izni verip, galatasaray'a vermeyen,
son adam mevzusundan zerre haberi olmayan,
ve buna rağmen hakem olan...
kimsin babacım sen?

mark hughes soruyor: neden?


çok afilli bir başlık oldu. ama konu vahim. en azından city için. nefis bir maç sonrası 90. dakikada attıkları golle yakaladıkları beraberlik 96. dakikada yedikleri bir golle hüzne dönüşmüştü. mark hughes hala o maçın etkisinde;

- hakem 4 dakika uzatma göstermişti. gol sonrası dakikayı gösterdiğimde bizim gol sevincinin maçın sonuna eklendiğini söyledi. ama biz golü attıktan 45 saniye sonra oyun yeniden başlamıştı. yani ortada bir yalan var.


- 95.26'da attılar golü. maçın bitiminde 97. dakikaya geliyorduk.


- bir açıklama bekliyorum kendilerinden. neden bu maçta 7 dakika uzatma oynandı?


- bana mantıklı bir açıklama yaparlarsa bir daha konuşmayacağım. ama şu halde baktığım zaman bu uzatmayı mantıklı gösterecek bir sebep göremiyorum.


- maça tekrardan dönüp baktığımda çok üzüliyorum. çünkü çok iyi ve karakterli oynadık. sonuç bu olmamalıydı.


- bu maça kadar oynadığım zamanları da buna katıyorum çok kötü hakem yönetimleri gördüğümü sanıyordum ama bu maç tüm görüşlerimi değiştirdi.

real madrid kıskandı


barcelona'nın 5 gollük galibiyetine 5 gollük bir karşılık geldi real madrid'den. maç başlar başlamaz atılan gol bu sonucun olabileceğini akla getirmişti ama ikinci golün yenildiği 75. dakikaya kadar iyi bir savunma örneği gösterdi xerez. ama yedikleri ikinci gol puana olan inançlarını da alıp götürünce maçı bıraktılar ve kalan sürede farka gitti real madrid.

maçın adamı ve ronaldo ne de guti. maçın adamı van nistelrooy. bir sene sonra çıktığı barnebau'ya golle selam verdi. bir pozisyon öncesinde kendisine pas vermeyen benzema'ya çok kızmıştım ama daha eski arkadaşı olan guti nefis bir ikramla golle buluşturdu hollandalı'yı. guti demişken ramos sonrası yeni pozisyonuna alışmışa benziyor. oyuna sonradan girerek kilidi açıyor ya da maçı bitiren golü atıyor. bu maçta da yine güzel bir gol attı. diğer gol ise bencil cezayirli benzema'dan.


ronaldo için de iki kelam edelim. hazırlık maçlarında acaba dedirten görüntüsünden eser yok. çalışıyor, gol atıyor. aşı tutmuş gibi. ama kaka'da bir problem var gibi. lassana diarra'nın attığı ara toplar kendisinin attıklarından daha etkili. zamanla alışınca ligin tepesi için daha sağlam kapışacaklar barca ile.

20.9.09

derbi united'ın


çok sağlam bir maç oldu. manu ryan giggs önderliğinde kaçtı, craig bellamy ile city kovaladı. ama son sözü iki veteran giggs ve owen söyledi. yukarıdaki fotoğraf sözünü söylediği ana ait.

giggs için denebilecek tek şey var. şarap gibi adam. 3 tane asist yaptı hele kendisinin 3. asisti tek kelimeyle muhteşemdi. fletcher'ın 2 golünü unutmamak lazım tabii. manu'nun ilk golünü ikinci dakikada ronney attı, cevaben gelen gol ise gareth barry'dendi 6. dakikada.


bu arada transferin son günü bedavaya gelen ve tartışmalara neden olan owen şu ana kadar iyi işler yapıyor. kazandırdığı derbi kredisini arttıracak muhtemelen.


bir de anlaşıldı ki manchester'ın kralı hala manu. city istediği kadar para harcasın. ama bazı gerçekler değişmiyor işte.

iki resim arasındaki yedi fark








barcelona'nın atletico açılımı



barcelona fena sardırdı atletico'ya. kendi sahalarına geldiği zaman bir haller oluyor bu takıma. gol atmaktan alamıyorlar kendilerini. aslında her şey daha birinci dakikadan belli oldu. henry'nin vurduğu ve direk - çizgi eksenini izleyip çıkan top maçın rengini belli etti. hemen ardından gelen çok klas ibrahimovic golü de atletico'nun feci sonunu gösterir gibiydi. ibra alışmaya başladı takıma. inter'de olduğu gibi sırf kendine çalışmıyor. takım arkadaşlarına da asistler yapıyor. özellikle keita golünde messi ile ördükleri pas trafiği süperdi. bunun dışında bir tane de henry için %100'lük bir pas çıkardı ama olmadı. dani alves ile ilk yarı 4 oldu. bu sene gol yemeyen barcelona'nın saltanatını ise ilk yarının son dakikasında agüero bozdu.

ikinci yarı ise barcelona'nın bayıltan paslaşmalarını izledik. tabii ki bir rotasyon söz konusu ama göbekte busquets - keita ikilisi olunca yan pas sayısı çoğalıyor. bir nev-i topal - sarp durumu yaşanıyor barcelona'da. iniesta bir an önce dönmeli takıma. ikinci yarıyı hareketlendiren adam ise sinama - pongolle oldu. kenardan gelip takıma ve oyuna önemli katkılar yaptı. hep patlaması beklenen ama beceremeyen yetenekli bir adamdır benim gözümde. ve nedense türk takımlarının hiç göremediği. iki ölümcül pas attı. birini inanılmaz bir şekilde kaçıran forlan, ikinciyi affetmedi. son dakikada yine nefis bir pas örgüsü ile atılan messi golü is işin kaymağı oldu.

sonuçta barça sezon başı hantallığını atmış gözüküyor. daha da iyi olacaklar. atletico'da fazla üzülmesin. olmuyor işte bu takıma karşı.

iyi bayramlar


modemim bana kıllık yapmış, günlerce nete girmeme engel olmuş. ama ne yazar. varsın olsun. bugün bayram. herkese iyi bayramlar.


gülmeyi unutmayın. en azından bugün. maçın sonucu ne olursa olsun. önemli olan renktir, o aşktır.


tekrardan iyi bayramlar.

16.9.09

şampiyonlar ligi 1. günün ardından

kim ne derse desin avrupa futbolunun bayramıdır şampiyonlar ligi. katılan için büyük prestij ve heyecan, katılamayan için ise bir haset noktasıdır. evet bir galatasaraylı olarak o haset durumunun tam ortasındayım ama sonuçta bir futbolsever olarak da başladığı için çok mutluyum. ilk gün sürpriz olarak nitelendirilecek tek sonuç apoel'in ispanya'dan aldığı beraberlikti. ama maçlara biraz daha yakından bakmakta fayda var.

juventus - bordeaux

maç başlamadan açıklanan eksikler bu maçın juventus için zor geçeceğini gösterir şekildeydi. diego, del piero gibi adamların olmaması oldukça etkiledi juventus'u. ama buna rağmen özetlerden gördüğümiz kadarıyla oldukça saldırgan bir oyun oynamışlar. bu saldırgan oyunun başrolünde ise giovinco var. bu genç adam juventus ataklarını başlatan adam konumundaydı dün gece. iaquinta'nın golüyle öne geçen juve ikinci yarının başında plasil'den yediği golü çıkaramayınca kendi sahasında puan kaptırdı bordeaux'ya. bordeaux için iyi sonuç. ama oyunları pek ümit vermedi. bu oyunla bayern'i geçmeleri zor. juventus ise bu oyunla bir üst tura adını yazdırır.

maccabi haifa - bayern münih

van gaal'in şapkadan çıkardığı tavşan olan müller şaşırtmaya devam ediyor. hafta içi dortmund'a sonradan girdiği maçta 2 gol atan bu 20 yaşındaki velet dün de sonradan girip 2 gol atarak hem devler ligi siftahı yaptı hem de ilk hafta bayern'e liderliği getirdi. olic ve gomez gibi çuval dolusu parayla alınan adamların yanında bir altyapı yıldızı parlıyor. daha yakından izlemek lazım kendisini. haifa güney kıbrıs'ta oynadığı iç saha maçları sonrası memleketinde oynamaya başladı. ilk maçlarında iyi bir direniş gösterdiler ama sonunu getiremediler. bayern kildi hep geç açıyor. bu da karşıdaki takımların özgüvenini arttırıyor. buna bir çözüm bulmazlarsa beklemedikleri kayıplar yaşayabilirler.

wolfsburg - cska moskova

eğer misimovic - dzeko  - grafite gibi bir hücum üçgenine sahipseniz ve onlar bir maçı kazanmak isterse kazanırsınız. aynı dün olduğu gibi. ilk 11'inde martins dışında devler ligi tecrübesi olan tek futbolcu bulundurmayan wolfsburg bu açlıkla girdi maça ve daha ilk yarıda kopardı. grafite'nin üçlemesi kadar misimovic'in asistleri de görülmeye değerdi. dzeko'nun formsuzluğu belli oluyor ama yakında toparlayacaktır kendisini. cska ise ramos ile çıktığı ilk ciddi sınavda sınıfta kaldı. yaptıkları penaltı tam bir skandal. dzagoev biraz iyiydi. o da golünü yazdı zaten.

beşiktaş - manchester united

keçiboynuzu gibi bir maç izledik. iki takımın da kazanma isteği yoktu. üzerilerindeki yılgınlık seyredeni de bayılttı. fark beklerken atan alır noktasına gelen bir maç oldu ve yarım bir pozisyon sonrası scholes işi bitirdi. beşiktaş bu kadar eksik ve isteksiz bir manu bulmuşken kendine derin bir tedavi yapabilirdi. ama ne yapacak mecalleri vardı ne de kadro kaliteleri. 6.5. milyon euroluk ismail kenarda oturuyor ibrahim valencia'dan çalım üstüne çalım yerken. 8 milyon euroluk tabata yokları oynuyor. aynı takıma geçen sene ortasında ernst katılmıştı. aynı akıl mı tüm bunları yapan? bu arada rooney turkey saçmalıklarını golle süsleyemeyince sinire kesti. orayı - burayı tekmeleyip kramponlarını fırlattı. bir de küfür yedi sanırım. taraftarla da kapıştı. sir icabına bakacaktır.

fc zürih - real madrid

real madrid beklendiği gibi başladı ama 2 dakikada yediği 2 gol büyük soru işareti. ronaldo'nun ilk attığı frikik golüne şapka çıkarılır ama ikinci gol kalecinin ikramı. raul boş kaleye de olsa hala atmaya devam ediyor. ama bir guti golü seyrettik ki muhteşemdi. mutlaka bir yerlerden bulup seyredin. kaka'nın nefis arapası ile fırlayan guti ve ronaldo. ronaldo üçleme için asist beklerken guti inanılmaz bir kepçe attı topa. mutlaka seyredin. gel gidersin'de bulabilirsiniz büyük ihtimalle.

marsilya - milan

yağmur altında oynanan ve bana göre yarı sürpriz bir sonuçla biten bir maç oldu bu. marsilya'nın yenilmeyeceğini düşünüyordum. hatta galip geleceğini. ama inzaghi'yi unutmuşum. fenomen nasıl olunur, nasıl büyük golcü olunuır, nasıl hala coşkulu olunur derslerini vermeye devam ediyor. ilk gol bol ofsayt kokulu ama ikinci gol süper. bu arada iki golün asistini yapan seedorf'a da özel alkışlarımızı gönderelim. yaşlı kurtlardan oluşan milan tecrübenin bu ligde ne anlama geldiğini gösterdi bu maçta. marsilya'ya ise heinze'nin golü yetmedi. yağmur dahil her şey onların lehineydi ama olmadı. işleri an itibariyle çok zor.

chelsea - porto

göğün dibi delinmiş bu maçta. delicesine yağan yağmur altında şut seven iki takım bol bol tepmişler topu. bu tepişten kârlı çıkan ise evsahibi. anleka'nın golü de seyredilmeye değer. bir de kalou'nun kafa topunu muhteşem çıkardı helton. onun dışında dediğim gibi şutlarla bezeli, bol sulu bir maç oldu. chelsea az ama öz atarak bu gruptan çıkar. yarı final aşağısına da inmez gibi geliyor.

atletico madrid - apoel

işte gecenin sürprizi. atletico çok denedi ama geçemedi kaleciyi. forlan'ın çataldan dönen topu sonrası maçın böyle biteceği belli oldu zaten. agüero böyle oynarsa işi zor ama atletico'nun. apoel ise şanlı direnişini zewlakow ile az kalsın bir efsaneye çevirecekti. ama olmadı. bence kalecilerinin heykelini diksinler kulüp binasına.

sonuçta ilk maçlar böyle bitti. sıra ikinci günde.

15.9.09

kupa zamanı

avrupa'da esas sezon şimdi başlıyor. bir kaç saat sonra inönü stadı'nda beşiktaş ile başlayacak olan koşu perşembe günü galatasaray ve fenerbahçe ile devam edecek. o zaman şu maçlar hakkında bir kaç kelam etmekte fayda var.


beşiktaş - manchester united

beşiktaş şampiyonlar ligi'ne başlıyor. ligde zor bir durumdalar ve belki de bu maçı çıkış olarak görüyorlar. ama maalesef beşiktaş'ta sular durulmuyor. en son bobo bir sakatlığı olmamasına rağmen kadrodışı bırakıldı. bobo'nun maçı bile seyretmeye kalmadığı ve evine gittiği konuşuluyor. sezon başında bobo için deli paralar isteyen ana sonrasında satamayan beşiktaş belki de en büyük marketten uzak tutuyor bobo'yu. ki bu maç beşiktaş'ın kendisine en çok ihtiyaç duyacağı maç olacak bana kalırsa.

maçtan konuşmaya başlarsak. en başta beşiktaş form grafiğini gittikçe yukarıya çeken bir takım ile karşılaşacak. vidic - ferdinand ikilisi defansın ortasında yer alacaklar ama arkalarındaki isim van der sar olmayacak. bu bir avantaj olabilir beşiktaş için. giggs, scholes, rooney gibi takımın eskileri dışında anderson gibi yeniler de takıma katkı sağlamaya başladılar. takımın en beğenilmeyen oyuncusunun berbatov olduğunu akıldan çıkarmamakta fayda vara. ki o berbatov bizim ligimizde kime gelse 2 gömlek yukarıya taşır. son oynadıkları maçta lig liderini deplasmanda hem de yenik duruma düşüp bir de 10 kişi kaldıkları maçta 3-1 yendiler. işin diğer kötü tarafı ise aynı maçta her türlü hücum setiyle gol atmış olmaları. duran top, yan top ve araya atılan bir top sayesinde ortadan gelerek gol buldular. yani beşiktaş'ın komple bir savunma yapmak zorunda olduğu belli oluyor. bunun dışında beşiktaş'ın hücum gücü ve setleri sınırlı gözüküyor. bana kalırsa beşiktaş'ın kanatlardan içeri devrilen adamlara ihtiyacı var. kanattan gelecek hava topları vidic ve ferdinand tarafından toplanacaktır. ama ters ayaklı oyuncuları kanatlara koyup içeri katederek oynamak ve bu topları defansın arasına kaçırmaya çalışmak beşiktaş'a gol getirebilir. işte bu yüzden bobo lazımdı bu takıma bugün. bana kalırsa bu maçta esame listesine yazılması gereken iki adam tello ve holosko. onun dışındaki 9 kişiyi belirlemeli denizli. beşiktaş'ın yan top zaafı galatasaray maçında net olarak ortaya çıktı. bu bir ingiliz takımı karşısında olabilecek en ölümcül zaaf. hele ki o takımda vidic gibi bir korner canavarı varsa.

sonuçta top yuvarlak, yer inönü, inanç sağlam ama ortada büyük gerçekler var. beşiktaş'ın puan alması büyük sürpriz olur benim için. hakan ingiltere algısını değiştirmek isterse ekstra işler yapabilir. belki de bu beşiktaş'a puan aldırır. yoksa dediğim gibi çok zor.


panathinaikos - galatasaray

galatasaray ligde 5'te 5 yaptıktan sonra çok zorlu bir deplasmanla başlayacak avrupa ligine. takımın havasının çok yerinde olduğu belli. bunun dışında saat gibi işleyen ve herkesin memnun olduğu bir rotasyon işliyor takımda. rotasyon demişken çıkan bazı haberlerde arda'nın yedek kalabileceği konuşuluyor. elano - kewell - keita - baros dörtlüsü ile başlayabilir yani galatasaray maça. olması muhtemel bir değişiklik bu. yorgun olduğu çok belli olan arda maçın ikinci yarısında patlayıcı bir güç olarak girebilir kewell ya da elano'nun yerine. onun dışında en büyük dert topal - sarp ikilisinin top kullanma sorunu. karşılarında gilberto silva olacak bu sefer. bakalım buradan nasıl bir sonuç çıkacak. bana kalırsa top kullanma konusunda galip silva. galatasaray'ın en büyük şansı her ne kadar orada olmaktan memnun olmadığını söylese de djibril cisse'nin yokluğu. serdar özkan'ın kaçtığının dörtte biri kadar kaçsa defans arasına sonuç çok farklı olabilirdi. neyse ki yok. ninis arda'nın muadili komşuda. ona da dikkat etmemiz lazım. iki sarsak defansın kapışacağı bir maç var ortada. sonucu ileri uç - orta saha kalitesi belirleyecek. kim ne derse desin galatasaray bu konuda bir adım önde. oaka stadı cehennem gibi olacaktır. ama o cehennemden çıkılmayacağını düşünmüyorum ben. en azından bir beraberlik alınacaktır bu maçtan. galibiyet ise hiç sürpriz olmaz.

fenerbahçe - twente

fenerbahçe bir başka 5'te 5 takımı. kör - topal gidiyormuş gibi bir izlenim verseler de sonuca ulaşmayı biliyorlar. emre'nin üst düzey uyumuna saman alevi parlamalarıyla büyük katkı yapan santos fenerbahçe'yi ayakta tutuyorlar. bunun yanında alex gerekli olduğu her an ortaya çıkabiliyor. bir de işin kötü tarafı var tabii. bu da aşırı sinir. takımda genel olarak bu duruma alışığız ama gökhan gönül bile bu durumda olunca işin vehameti daha net ortaya çıkıyor. twente emektar nkufo'nun etrafında toplanan genç bir takım. arnutovic ellerinden gitti ama yerine wellington'ı aldılar hoffenheim'dan. bunun dışında kenneth perez'in uzaktan şutlarına dikat edilmeli. sion maçına süper başlayan ama yarım yamalak hızlı ataklara karşı koyamayan fenerbahçe bu sefer bu işi iyi yapan bir takımla karşılaşacak. bol gollü, keyifli bir maç seyredebiliriz. zor da olsa fenerbahçe kazanır gibi geliyor bana.

sonuçta önemli, keyifli iki gün geçireceğiz. hadi hayırlısı.

son dakika: ankaraspor küme düşürüldü

beklenen son mu denmeli yoksa büyük bir basiretsizlik mi? her şey göz önünde olurken ağzını açmayan tff liglerin başlamasından tam beş hafta sonra bir lig takımını küme düşürdü. şu dakika itibari ile ortalık karışacak o belli. oynayanlar yeni bir skor tescili bekleyecekler, oynamayanlar kafadan 3 puan yazacaklar hanelerine. dünyanın en değerli 6. ligi denen süper lig 17 takımla kör topal oynanacak.

en çok ankaraspor futbolcularına ve bu yönetime güvenip önemli sayılabilecek bir kariyeri böyle heba eden jürgen röber'e acıyorum. yoksa zaten sakat doğmuş bir takımdan bahsediyorduk ezelden beri. ama bu sakatlığın koca bir kariyere ve lige zarar vermesi sadece gökçek sülalesinin suçu değil.

utansın buna bu kadar zaman müsaade edenler.

arjantin'in yeni milli kahramanı

 
milli takımları sallanıyor, en büyük ulusal kahramanları hacklenen sitelerde brezilyalı olarak gösteriliyor. tüm bunlar bir kenarda dururken bir adam çıkıyor. önce rafael nadal'ı, sonra roger federer'i harcayıp us open'ı kazanıyor.


işte karşınızda arjantin'in yeni ulusal kahramanı;


juan martin del potro