13.10.09

devrim kansız olmaz



milli takım'da fatih terim dönemi sona erdi. bosna'nın estonya maçı öncesi yaptığı açıklamada bunun olacağını söylemişti zaten terim. eğer ki maçlarda istediğimiz sonuçlar çıkmazsa istifa edecğim demişti. maçlar bittikten sonra dediğini yaptı ve istifasını verdi. şimdi futbolumuzda yeni bir dönem başlıyor demeyi çok isterdim ama yok maalesef öyle bir şey. her şey eskisi gibi kalacak. terim gidecek bir başkası gelecek ama değişen bir şey olmayacak. zira değişen kafa değil sadece teknik direktör.


aslında terim'in gidişi değil de gelişi yeni bir yön olmalı milli takıma. çünkü milli takım başına gelişi olması gerektiği gibi olmuştu. şu an bir çok takımın - milli ya da kulüp takımı - izlediği yolu bilerek veya bilmeyerek izledik biz terim'i başa getirirken. 21 yaş altı milli takımı'nı şampiyon yaptıktan sonra milli takım başına geçmesi ve o takımı avrupa şampiyonası'na taşıması bir tesadüf değildi elbette. tanıdığı daha da önemlisi hamurunu yoğurduğu futbolcularla devam etmesinin ödülüydü bu kendisine ve tabii ki bu ülkeye. takım içinde oluşan otomatikleşme kenar yönetimi ile oyuncular arasında da oluşmuştu zira. terim'in bir hareketi ile oyuncular kendilerini toplayabiliyorlar, yapılması isteneni ete - kemiğe büründürebiliyorlardı. burada tecrübe girdi devreye. tecrübemiz eksik olduğu için beklenen sonuçları alamadık. ama atlanılan eşikti önemli olan. türkiye adı şerefli yenilgiler tablosundan ayrılmıştı çünkü. yeni bir döneme giriliyordu. bu döneme girilememesinde fatih terim'in bir sorumluluğu var. ama buna da normal bakmak lazım. neydi terim'in sorumluluğu? milli takım başında devam etmekti mesela. ama burada da kişisel istekler giriyor devreye. terim o sıra milli takım maç temposunun kendisine yetmeyeceğinin farkındaydı ve yeni bir meydan okuma arıyordu. bu meydan okumanın adresi ise zamanında kaptanlığını yaptığı galatasaray olacaktı elbette.


galatasaray'ın başına geçtiğinde ardı ardına aldığı kötü sonuçlar sonrası şu an hala yazan adamlardan bir çoğu kendisini ipe çektiler. ki aynı eziyeti şu an rijkaard'a yaptıklarını gördükçe yaptıklarını normal olarak görebiliyoruz. ne kadar acı. neyse bu ayrı bir yazı konusu olsun bizim için. fatih terim'in o dönem en büyük şansı faruk süren oldu. şu zamana kadar hep lafta kalan hocamızın arkasındayız sözü süren sayesinde ete kemiğe büründü. köşe başlarını tutmuş futbol kadılarına inat arkasında durulan terim genç milli takımdan tanıdığı gençlerin etrafına hagi - popescu ve taffarel'i ekleyip o dört senelik rüyayı yaşattı herkese. bir türk takımının aldığı - ve muhtemelen alacağı -  en büyük avrupa başarısını yaşayıp daha büyük bir kavganın içine attı kendini. ama italya başkaydı. burada kendi kurduğu imparatorluğun sahibi olan fatih terim orada işçi olmayı yediremedi kendine. doğal olarak yükselen egosu, ego tanımayan endüstriyel futbolun içinde kaybedilmek istendi ama olmadı. iki gücün çarpışmasından mağlup çıkacak olanın terim olduğu belliydi ve öyle oldu.


terim yurtdışında olduğu süre boyunca demokles'in kılıcı olarak kaldı milli takım hocalarının başında. ne şenol güneş ne de ersun yanal istedikleri çalışma ortamını bulamadılar burada. elde edilen başarının her seferinde biraz daha büyütülerek anlatılması başarıyı bir balon haline getirirken - ki yapılan en büyük haksızlık budur bence - fatih terim'i de sadece egodan oluşan koca bir balon haline getirdi. zamanında şalvarlı diye dalga geçilen terim'i kurtarıcı olarak gösteren kalemlerin değişmemesi de enteresandır tabii. bu durum tarim'i futbol izleyicisinin gözünde antipatik yaparken, terim'in egosunun ilk kez haddinden fazla büyümesine neden oldu. başı belaya giren her takıma süperman hesabı kurtarıcı olarak gösterilmesi hem o takımların hem de terim'in sonu oldu. galatasaray ve milli takım'ın ikinci terim dönemleri buna örnektir işte. galatasaray'ın başına 2. kez gelmesi bana kalırsa sonun başlangıcıdır terim için. sportif olarak başarılı olan ama oynattığı oyun beğenilmeyen lucescu'nun üzerine gelmesi ve o başarıları yakalayamamış olması ilk büyük düşüşüdür kendisinin. daha da önemlisi bir ilk barındırır. ilk kez terim ihtiyaç duyulan değil de ihtiyacı olan konumuna düşmüştür bu macera sonrası. düşen bir takım değil de terim'dir artık. işte tam o anda da hakan şükür yetişti imdadına. milli takım'da çıkardığı iki başlılık ersun yanal'ı harcarken kendisini futbola armağan eden terim'e beklediği şansı verdi. bu al gülüm - ver gülüm olayı terim'in imaj cilalama çalışmaları için önemli bir mihenk taşı olsa da kendisinin gidişi ile duran doğru adımların geri geri gitmesine sebep oldu. sonuca bakıldığında şansın ön safhada olduğu bir avrupa şampiyonası deneyimi ve 27 muhtemel puanın 12'sinin alındığı bir dünya kupası elemeleri hezimeti görüyoruz. bu arada küsülen, küstürülen futbolcular, bir dolu polemik ve devletin kör noktaları ile olan bağlantıları her zaman irrite eden bir teknik direktör.


şimdi yapılması gereken nedir sorusuna gelirsek. yapılması gereken bir şampiyonayı daha feda etmek pahasına fatih terim'in 21 yaş altı takımından milli takımın başına geldiği sistemi yeniden uygulamaya koymaktır. mehmet demirkol çok güzel söylemiş bugün. altyapısı 3'lü defans oynatırken a takımı 4'lü defans oynayan bir milli takım zincirinden başarı beklenemez. günlük başarılara endeksli futbolcu seçimi yerine milli takıma kulüp takımı refleksi kazandıracak bir yapılanma içine gidilmesi şart. bunun için kopacak tek kelle fatih terim olarak belirlendiyse geçmiş olsun. yazının en başında olduğu gibi boşuna kürek çekeriz. ama yok gerçek anlamda bir devrimden bahsediliyorsa daha çok kişinin gitmesi, çok zihniyetlerin değişmesi lazım.

devrim kansız olmaz. bunu unutmazsak bir yere vararız. yoksa hakikaten yazık olur terim'e.

4 yorum:

Cemil Günel dedi ki...

Sanırım bütün teknik ekip değişir bu durumdan sonra.iş Fatih Terim in başına kalmamalı Eğer değişiklik gerekiyorsa bütün yaş gruplarında değişiklik yapılması gerekir.
Bu iş yabancı ekiplede olmaz sanırım Türk bir ekiple anlaşıp bir ülkeyi model alıp onunla yola devam edilebilir.Almanya 3 milyon Türkten bir sürü futbolcu çıkarıyor bizim 70 milyondan çıkartamıyoruz.
Saygılar.

s7evinic dedi ki...

ben sistem yaratacak bir ekipten yanayım ve bu maalesef türkiye'de yok. çünkü ülke sathındaki yerli teknik direktörlerin bile temel bilgi problemleri var. sıfırdan bir takım yaratacak sözüne güvenilir biri bulunmalı milli takım başına. tabii ki tüm alt kadrolarıyla beraber.

Cemil Günel dedi ki...

Yabancı ekiple olmaz dememin temel nedeni hiç bir yabancı ekip bu iş ile uğraşmaz(sistem yaratma, ekol oluşturma) diye düşünmem.Yoksa dediğiniz tamamiyle doğru, bu söz ettiğimiz tarz bir hoca yok gibi Türkiye de.Belki Abdullah Avcı olabilir ya da Cevat Güler hoca olur ama onu da insanlara kabul ettirmek çok zor.
Saygılar

s7evinic dedi ki...

ekol oluşturabilecek bir hoca genel koordinatör olarak getirilmeli. sonrasında da diğer ekip kurulmalı. yapılması masraflı ama sonuç alınabilecek tek yol bu. yoksa hep yalan olmaya mahkumuz.