3.4.09

sedat balkanlı olabilmek


kuyruğu dik tutmak zor iş. herkes yapamaz. çok dirayetli olmak gerekir en başta. bolca sabır. kendine sahip çıkan bir aile. önünü görebildiğin bir yolda hiç bir engelle karşılaşmayacağını görerek koşmak kolay. önemli olan en olmadık yere takılıp düştükten sonra kalkıp yola devam edebilmek.

sedat balkanlı bu ülkenin en önemli iki kulübünde top oynadı. terinin son damlasına kadar akıttı. hakkını aldı ya da alamadı o kendisinin bileceği ve oynadığı takımların vicdanına kalmış bir mesele. koştuğu yolda bir engel görmüyordu muhakkak. ama gün geldi o engele değil, engel ona çarptı. beter bir hastalığa yakalandı. ama yüzündeki o gülümseme hiç eksik olmadı. yatağa bağlı olmasına rağmen hala ailesinin reisi olduğunu, çocuklarının örnek alacağı hatta dışarı çıkarken iznini isteyeceği bir baba figürü olduğunu gösterdi cümle aleme. eşi ve ailesi bir kez bile televizyona çıkıp bu hastalıktan nemalanmaya kalkmadılar. millet haber bulamadıkça onlara gitti acılarından rating damıtmak için. ama onlar inadına umut pompaladılar halka. gözyaşlarını değil, gülüşlerini gösterdiler millete. acun kutuları onlar için açarken eşi sedat'a dönüp sordu hangi kutuyu açacağını. evimizin babası sedat diyordu çünkü. onların ailesinde son kararı babaları verirdi durumu ne olursa olsun.

başka bir tarafta da alper tezcan'ı gördü herkes. şanssız bir şekilde a takıma çıktıktan sonra ayağı kırılan bir genç. hep öyle hatırladık biz onu. bologna maçının şanssız genci. sonrasında gün geldi televizyona çıktı. ağlamaklı, elinde uefa madalyası. satacağım madalyayı diyordu. kimse ona sahip çıkmamıştı, aç kalmıştı anlattığına göre. ilk başta ihale doğal olarak galatasaray'a yüklendi. idam sehpaları kuruldu, o zamanın yöneticileri alper'in sözleriyle anında asıldı. ama kimse sormadı bu iş bu raddeye gelirken alper ne yaptı diye?

bu dünyada futbol oynayan milyon tane adam var. bir çoğunun ayakları kırıldı. okan abisi mesela. sarı kart bile görmedi ayağını kıran futbolcu. ama okan çalıştı ve tekrar futbola döndü, inter, beşiktaş gibi takımlarda oynadı. eduardo'nun ayağı kopacaktı iki santim daha kemik dışarı çıksaydı. bu bir abartı değil gerçekten kopacaktı. ama eduardo ayağını koparmaya niyetlenen adamı futbolda olur böyle şeyler diyip affetti, yetmedi futbola dönüp gollerini atmaya başladı. ümit özat sahanın ortasında yığıldı kaldı. doktorlarla kavga etti futbol oynamak için. olmayınca hem köln taraftarı ağlayarak uğurladı kendini. sedat'ı anlattık zaten yukarıda. peki alper ne yaptı bu zamana kadar? orası tamamen muamma. kendine bakmadığı belli ki dönemedi futbola. ama bu dönememe durumunu gayet çirkin bir şekilde kullandı. en son sabah programlarına çıktı satacağım diye. ama duyduk ki satamamış.

şimdi de o zaman verilen altınlardan dem vurmuş. altınlar ona gelmemiş. gelmezse dava açacakmış vs...

mehmet demirkol söylemişti sabah ntv spor'da yaptığı programda. sanırım alper'in derdi bu duygu sömürüsü ile madalyayı bir galatasaraylı işadamına satıp kendisine tekrardan hediye edilmesini istiyor. vay ki vay.

bir tarafta amansız bir hastalık pençesinde iken bile hayata gülerek bakan ve gerçekten oynadığı takımların kendisini ne kadar kolladığı meçhul olan sedat balkanlı, diğer tarafta sapasağlam bir halde elinde bir madalya ile kapı kapı dolaşıp ağlayan alper.

hangisi size daha doğru geliyor?


Hiç yorum yok: