13.9.09

galatasaray: 3 beşiktaş: 0

maç başlamadan önce güzel görüntüler vardı. en başta o gri metin oktay t - shirtleri çok güzel olmuş. bir tane almak şart. onun dışında iki gündür durmadan geyiği yapılan hatta bir kriz sebebi olan yağmurluklara zerre kadar gerek kalmadı. boşu boşuna ortalığı gerdiğine değdi mi şimdi milletin? hakikaten iyilik yaramıyor arkadaşım bize. maçın başlama öncesi seromonisinde dikkat çeken iki şey var. biri sanırım baros'un yanında yürüyen ve götünü kaldıramayan velet. hayatımda gördüğüm en sevimli koca götlüydü kendisi. koşamıyor ama ona rağmen yetişmeye çalışıyor diğerlerine. yerim lan seni. bir diğeri de iki çocuğun arda'ya yazılması sebebiyle servet'in çocuksuz kalması. belki çocuklar servet'in üzerilerine sümkürmesinden korkmuştur.

o koca götlü çocuğun sahadan çıkamaması yüzünden yaklaşık 7 dakika geç başladı maç başlar başlamaz da gol oldu. arda inanılmaz kullanıyor bu sene kornerleri. yine öldürücü yere attı topu. ama bunda beşiktaş defansının kewell korkusunun da payı var. geçen hafta ön direğe yapılan bir orta sonucu golü bulan galatasaray korkutmuş beşiktaş'ı. belki kewell oynamasa beşiktaş daha iyi adam paylaşabilirdi bu kornerde. ama olmadı. arda'nın belki de direkt gol olacak kornerine dokunan mustafa sarp golü attı. işte o dakikadan sonra durdu galatasaray. aslına bakılırsa bu bir aktif dinlenmeymiş. bunu maçın ilerleyen dakikalarında anladık. galatasaray sorun olmayacak yerlerde beşiktaş'a verdi topu oynaması için. beşiktaş oyuncuları da oynadı. ama topu çok ama çok az tehlikeli alana getirdiler. bu pozisyonların çoğunda serdar özkan'ı gördük. ama çoğu pozisyon başlangıcı ya ofsayta takıldı ya da galatasaray defansı tarafından engellendi. şimdi burada anlamadığım bir konu var. beşiktaş uzun top oynamaya karar vermiş. dertleri uzun toplarla galatasaray defansının arkasına sarkıp gol bulmak. ama bunun için seçtikleri adam nihat. akıl alır gibi değil. ne boy ne de en olarak servet ve emre ile kapışması mümkün değil. bunun yanında gücü de eskisinin çok gerisinde. bu seçim ciddi bir problem. kanatlardan çok korkan denizli buraları kurtarmak adına ileriden ödün vermiş. ama bu ödünü verirken takımın planlarını da otomatikman çöp haline getirmiş. nobre'nin durumunu bilmiyorum. ama en azından bu oyun için daha uygun olan holosko ile başlayabilirdi. hatta nobre - holosko ikilisinin beraber oynaması galatasaray'ın başına ciddi bir bela açabilirdi. ama düşünmedi bunu denizli.

galatasaray'da ilk yarının ve bence maçın adamları keita ve sabri. ismail köybaşı'nın oynadığı kanadı yolgeçen hanına çevirdiler.tekrar söylüyorum. keita kimi zaman kendisinin de akıl erdiremediği çalımlar atıyor. havadan gelen bir topu çenesiyle alıp havada yaklaşık 135 derece dönerek attığı bir çalım var ki akıl alır gibi değil. onun dışında bu adamın her ortası bakılarak yapılıyor. kewell'a iki top çıkardı. bu iki top kewell tarafından gayet güzel değerlendirildi - biri kafa, biri de nefis bir vole - ama olmadı. gazı aldığı zaman durdurulamaz bir hal alabiliyor. bugün de o hallerini gösterdi. karşısında oynayan adam ismail köybaşı olmasına rağmen her istediğinde geçti.

ve sabri. rijkaard'ın gazı mı demek lazım, futbolu yeniden hatırladı mı demek lazım bilmiyorum. ama bir kaç haftadır süper oynuyor. özellikle defansta inanılmazdı. yusuf'un arapasına öyle bir ayak koydu ki. eğer o top tabata'nın ayağına gelseydi maç 1-1 olurdu. onun dışında keita olmaya özendi ve kimi zaman da oldu. geçen sene barış lincoln olmaya özeniyordu ama sonucu yedek kulübesi oldu. sabri keita olmaya özenince takıma girdi. sanırım iki adam arasındaki en önemli fark bu.

maçın çok konuşulan iki pozisyonu var. bunlardan biri mustafa -tabata kapışması. şimdi maçı adam gibi seyredip polemik çıkarmaya çalışmayanların bildiği bir şeyi söyleyeyim. tabata topu kaybetti ve çift daldı mustafa'ya. mustafa buna sinirlenip kendisine abandı. ama kafa ile vurmadı. yapmayın bunu. sonrasında ise daha öncesinde hakan balta'ya vuran ferrari gelip mustafa'yı itti. mustafa'nın ayağı da bu sırada tabata'nın kafasına geldi. olay aynen budur. 3 sarı kart olayı doğru bence. ha hakem tabata ile mustafa'yı atsaydı da yine ağzımı açmazdım. ikincisi ise franco'nun topa müdahelesi. bunun öncesinde ernst'in topu eliyle kendisine avantaj sağlayacak şekilde düzeltmesine kimse ağzını açmamış nedense. yapmayın bunu işte.

arda ilk golün ortası dışında yoktu, olmayacağı da belliydi bosna maçından. insan olması nedeniyle yorulması da gayet normal. tek kelime edilemez kendisine. yedek kulübesi bugünler için var. zaten onun yerine gelen elano son golün başlangıcını yaratan adam oldu. terse nefis bir top attı, kewell nasıl büyük futbolcu olunur dersi ile topu baros'a bıraktı, baros boş pozisyonda golü attı. daha da farklı olabilirdi ama hem yorgunluk hem de herkesin bir gol atayım derdi gollerin olmasını engelledi. sarp - topal ikilisi oturuyor, emre'ye can kurban. caner ezber bozdurdu. ilk defa bir yeni transfer transfer sonrası ilk maçıta oynadı.

sonuçta galatasaray zorlu rakiple oynamadı, defansı kötü, franco kaleci değil, baros formsuz geyikleri biter umarım. ha pardon bir tane kaldı. o da meşhur "galatasaray geriye düşsün o zaman görelim" geyiği. düşmüyoruz arkadaşım ne yapalım? bizim suçumuz değil bu. atsın birileri düşelim. bunu bir kabahatmiş gibi sunmak komik ötesi.

rijkaard ve neeskens o ellerindeki deftere galatasaray'ın tarihini yeniden yazıyorlar demiştim. yazım işlemi devam ediyor. sıra pana'da.

yürüyedur.

3 yorum:

Koray Gök dedi ki...

çok güzel bir analiz olmuş,filmi izlediktan sonra kitabını okumuş gibi oldum,tebrik ederim.

s7evinic dedi ki...

çok teşekkürler

Adsız dedi ki...

şampiyon cimbom